Düştükçe kalkmayı öğrenmek
Bir boks müsabakasında yere düştüğünüzde değil, kalkamadığınızda kaybetmiş olursunuz.
Fotoğraf: Unsplash.com
İnsanlar bazen hayal ettikleri şeyi yapamadıkları için bahaneler üretirler. Bu hayali gerçekleştiren insanların daha şanslı olduğunu, şartların onlar için o kadar da yeterli olmadığını söyleyip dururlar.
Bu düşünme yapısı kaybetmeye mahkûmdur. Çünkü aslında gördükleri insanlar da bahane üretebilecek pozisyondayken bunu yapmamış; ellerindeki değerleri ve özellikleri kullanmayı öğrenmişlerdir. Çünkü bir şeyi yapmanın tek bir yolu olmadığı gibi, önemli olan neticeye ulaşmaktan çok o yolda seyahat etmektir.
Kendi hayatındaki eksiklere odaklanan bir insanın bir şey başarma ihtimali zaten düşük olacaktır. Ancak doğru şeylere, yani elindekilere odaklanabilir ve bunları en iyi şekilde kullanabilirse; o halde o hedefine giden yola girmiş ve o yolda yürümeye başlamış demektir.
Yolda yürüyor olmak, her adımda başarıya bir adım daha yaklaşmak demektir. Yolda yürümeden, o yola girmeden başarıya ulaşmak imkansızdır.
Bir boks müsabakasında yere düştüğünüzde değil, kalkamadığınızda kaybetmiş olursunuz.
Yürüdüğünüz yolda düşmek umudunuzu kırmamalı. Önemli olan her düşüşten sonra kalkabilmektir. Ara sıra şikayet etmek ya da mızmızlanmak insanlık hâli olarak görülebilir, ancak bu zihni kirletmemeli ve insanı gerçek hedefinden uzaklaştırmamalıdır.
Böyle durumlarda Marcus Aurelius’un sözünü hatırlayalım: “Herhangi bir şeyi yapmak sana zor geldiğinde, bunu insanın yetersizliğine verme; insanın yapabileceği bir şeyse sen de yapabilirsin.”
Eğer bir iş, bir insan tarafından başarılabiliyorsa, bizim de onu başarmamız için hiçbir engel yoktur. O insanla aynı şartlarda olmayışımız, bizim onu yapamayacağımız anlamına gelmez. Keza bir insan için olan en önemli değerler her insanda ortaktır. Bunları kullanmayı bilirsek, o yola girer ve başarıya doğru yürümeye başlarız.